skip to main |
skip to sidebar
 |
|
İlk siyah önlük ve beyaz yaka Orta Cağda Cizvit
papazlarını açtığı okullarda öğrencilerin birbirinden ayrılması ile başlamış.
Ülkemizde 1930'da tek parti döneminde okuldaki öğrencilerin zengin fakir
ayrımının ortadan kaldırılması için siyah önlük giyilmesi kararı alınmıştı. O
yıllarda kullandıkları kumaş ise "krizet" idi. Tabi biz o dönemleri
babalarımızın veya annelerimizin fotoğraflarından gördük. Annemin önlüğü ve
beyaz yakası hatta saçına taktığı kurdelesi bile benim yetiştiğim dönemden farklı
değildi. İlkokula başlanıldığı anki heyecan ve o koşuşturmanın eylül aylarında
hazır giyimi pek yaygın değildi. Önlükler ya anneler diker ya komşu teyzeler
veya terzilere diktirilirdi. Satın alınan önlükler ise tek modeldi. Ailesinin
durumu iyi ise mutlaka başka kumaş alınır ve başka modellerde dikilirdi
önlükler. Ama çoğumuzun giydiği pek birbirinden farklı olmazdı, tek fark yakanın
çeşidinden süsünden ve kız çocuğu ise saçına taktığı kurdelesinden idi. Hiçbir
zaman giydiğimiz önlüklerimizden rahatsızlık duymadık çünkü ilk seneler okula
başlamak, okula gitmek inanılmaz önemli idi. Ne oluyordu da okul aşkı başlıyordu
bilemiyorum. Çünkü gün geçtikçe okullardan uzaklaşan okumayan hevesi kırılmış
çocuklara baktıkça düşünce salıyor ister istemez, neydi bizi çeken siyah okul
önlüğünü giymeye? Sokaklara bakınca karınca yavrusu gibi dağılan seslerin
yükseldiği ve cıvıltıların bağrış çağırışların arasında kahkahaları atan mutlu
çocuklar. Evlerinin camından izleyen minikler hiç şüphesiz o elinde taşıdığı ve
sapından tutarak havaya fırlattığı okul çantası sanki sirkte ipte sallanan
cambaz misali yere düşerken yakalayışında sokaklarda yürüyen siyah önlüklünün
fiyakası idi belki de. Sabah erkenden kalkıp ilk iş elini yüzünü yıkadıktan
sonra akşamdan hazırlanmış karşı divana konmuş okul önlüğünün mutlaka bir
düğmesi kopmuş olurdu. İnanılmaz derece de siyah önlükler düğmelerin ipini yiyen
gizli okul canavarları idi sanki annelerin gözünde.. Ne yaparsa yapsın isterse
altı kat iplikle diksin o yakanın takıldığı yakadaki düğmenin ipi mutlaka kopar
ve genelde düğme kaybolurdu. Çoğunlukla eve dönüşlerde annelerin çığlıkları
yükselirdi -bu ne hal ne yaptın daha ben dun yıkadım bu önlüğü ... O zaman için
az masraf kapısı olmadı diyemeyiz siyah önlükler ve beyaz yakalar . Çocuk
büyüyen bir varlık olduğu için hiç bir önlük seneye olmazdı. Yırtığı yok ise
kumaşı yıpranmamış ise önlüğü verecek bir kapı bulmakta zor değildi. Ama ne
olursa olsun yeni bir önlük giymek aslında sınıfı geçip büyüdüğünün işareti ile
her yeni öğretim dönemi başlangıcında sevinçti. Ama o sevinç bir iki aydan
sonra dersler zorlaştıkça ödevler arttıkça imtihanlar korkuttukça siyah önlük düğme
canavarı olmanın yansıra gene mi sen denen hiç gitmek bilmeyen davetsiz misafir
olurdu. Artık ne yakanın cazibesi ne de saça takılan kurdele tat vermez yazı
beklemek bir işkence olurdu. Başlardı artık şikâyetler ne bu simsiyah önlük hiç
güzel değil ya da boğazımı sıkıyor bu yaka takmasam olmaz mi ? Memur hayatının
bir başlangıcı gibidir siyah önlükler ve beyaz yakalar. İlk iş günü bir heves
giyinilen yeni takım elbise jilet misali , kravat düğümü inanılmaz düzgün saclar
briyantinli ama ay sonu ve monoton is hayatinin vardiya sonu çıkışı gibi saclar
değilmiş kravatın düğmesi gevşetilmiş yaka kaymış. Bezgin okul çantasına her
gecen gün konulan kitapları taşıyamayan sapı kopmuş çanta yerlerde tekmelenerek
sürüklenmesi , o kopmuş düşmüş düğmenin ardında yaka yorgun bir savaşçı gibi
boyundan aşağı şarkısı ile sokaktaki seslerin cıvıltıdan daha çok kavgaya
dönüşen kovalamaları.. Bir siyah önlük ve bir beyaz yakanın hazin öyküsüdür
aslında severken terk eden sevgili gibi fiyakalı iken borca düşmüş bir isçi
gibi. Her ne olursa olsun hep siyah önlük ve beyaz yaka suçlu olmuştur bu
hikayenin sonunda. Beceriksiz olan ikisidir. Çocuğu okutması gereken öğretmesi
gereken o ikisidir. Biri bahtsız olarak seçilmiş rengi siyah ve onu kurtarmak
için küçük kurtarıcı da beyaz rengi seçilmiştir. Siyah her ne kadar pisten
kirden bir kurtarıcı olsa da karatahtanın lanetinden kurtulamamıştır.
Tebeşirlerle verdiği savaşta yenilen hep siyah önlüktur. Yuttuğu tebeşir tozunun
ilerde ne zarar vereceği söz konusu hiç olmamıştır tek sorun siyahin nasıl
oluyor da kirlenmede bir numara olabilme basarisidir karatahtanın lanetinde.
Oysa sırf tebeşir tozu olsa belki hadi kirlenmede anlayış söz konusu olacaktı
ama nedir bilinmez diktatörleşmiş eğitim sisteminde duygular nedense
siyahlaşamıyordu çocukların göz pınarlarında. Mutlaka cebe konması şart koşulan
iki mendil de duyuların hızına yetişemez ama o kotu günde tek yetişen siyah
önlüğün kolları idi. Sumuk siyah kumaşta durduğu kadar ihtişamı ile başka hiçbir
renkte böyle duramazdı duramadı da... İlk yasa tasarısı hakkında TV'lerde söz
olunca evleri bir neşe sardı. Artık siyah önlük mecburi değildi .Okullarda siyah
önlük zorunluluğuna 1989-1990 eğitim-öğretim yılında, yayımlanan genelgeyle son
verildi. Gerekçede su idi siyah renk çocuğun psikolojisini etkiliyordu. Yıllar
geçtikten sonra eski fotoğraflara bakarken siyah önlüğümü anarken neden ona
lanet değil de özlemle anımsadığımı düşündüğümde sanırım gerekçeyi gösterenler
hiçbir zaman öğrenci olmamışlardı bizim gibi. Seçtikleri o donemdeki renkler
deniz mavisi, lacivert ve gri.. Siyah renge nazaran daha mi çekici idi bu
renkler ? İlk sene okula başlayan miniğin rengi önemser mi önemsemez mi hiç
düşünülmese de sonraki yıllarda zorunlu siyah giyene belki bu renkler bir umuttu
,sanki beceremediği anlayamadığı dersleri o renkler düzeltecek zorunlu gördüğü
mutsuz olduğu yıllarının psikolojisini bu renkler kesin düzeltecekti. Bir iştah
gazeteler televizyon kanalları renkleri anlatıyordu. Buruk bir sevinç yaşandı o
yıllar. Siyah gidisine değil tabi bu burukluk yeni renklerden beklenen ümit.
Olmadı olamadı gitti... herhâlde siyah önlüğün laneti surdu, intikam alacaktı
elbette çünkü giderken hiç kimse arkasından gözyaşı dökmemişti.. Az mı, koca 50
küsur yıl. Karatahtanın o küstahça kendini beğenmiş havası ile mücadele ederken
tebeşir tozunu miniğin ciğerine nasıl islediğini ispatlamak için göğüs gerdiği
mücadelesinde ki yenilgisinin arkasından sessizce söylediği sizi Allah'a havale
ediyorum ... Artık siyah önlük ve beyaz yakanın yanında yenileri de yer aldı ,
geçin bakalım sen deniz mavisi , hey sen lacivert sen de gri... geçin siyah
önlüğün yanına ! 2010 Ve okullarda kıyafet serbest ... Ama ne acı psikolojiler
hala bozuk !
Sadece kulağımda şu ses çınlar her okul yeni öğretim yılına başlarken : -Oğlum
Ahmet çıkar şuradan önlük için kumaşlarını , dur bakim onun yanındaki topu da
çıkar . Tek en mi o yoksa çift en mi ? Ne kadar metresi bunun ? Ne dersin Aylin
üstten robalı dikerim sen eteğini can etek istersin kol ağızlarını da büzgülü
yaparız. Yakayı pazardan alacağım , yok kızım alamam o fistoluyu ama halana
söyleriz dantelden bir yaka örer sana...
Yazan: Aylin Zihli Kalan
Etiketler: siyah önlük, siyah onluk beyaz yaka, siyah önlük beyaz yaka, siyah önlük ne zaman kalktı, siyah önlükten maviye geçiş, Aylin Zihli Kalan, bir zamanlar, maziler
5 yorum:
Çok Güzel bir yazı olmuş siyah önlüklü beyaz yakalı yıllar film şeridi gibi gözümün önünden geçti resmen
cok tesekkur ederiz.. sayfamizi takip etmeniz dilegi ile
ilk okulda giydigim mavi önluğumunde bende tatli anilari vardir
Krizler önlük giydim şapka taktım tam 6 yıl …liseyi bitirdim
Krizet
Yorum Gönder
Yazıyla ilgili Yorumlarınızı Paylaşabilirsiniz.