Yemyeşil bir şehirde geçti çocukluğumun sekiz yılı
henüz patika yolları vardı.
Telefon yoktu, elektrikler de genellikle kesilirdi. İlçe 2.5 km uzaklıktaydı ve yürüyerek inerdik patika yollardan.
dağlardan, ormandan ağaç taşırdım. Çobanlık yapardım kendimce ineklerimize.
Buzağılar erkek olunca hemen kesilirdi ve kestiği için çok kızardım dedemin yeğenine.
Rahmetli dedem çok severdi beni, hep onla uyurdum. Sabah ayağım yüzünde uyanmama rağmen benle uyumayı severdi.
hemen her meyvenin de insanında hormonsuz olduğu zamanlardı. 30 km ötedeki köyde cenaze yada düğün olsa haberini hemen alırdık.büyük şehirde kapı komşumuzun öldüğünü haftalarca duymayacak kadar yabancı değildik henüz.
Hayatın şartları bizi en büyük şehre getirdi.
Sakin bir yerden şimdiki kadar olmasa da oldukça kalabalık bir yere.
Müstakil evlerin ve bostanların henüz olduğu zamanlardı. Evimizin önündeki bahçede hemen her meyve vardı. Önce can erik olurdu ama büyümeye kalmadan biterdi. Sonra ekşi erik olurdu o mecburen büyüdükten ve kırmızılaştıktan sonra yenirdi.
Evimizin önündeki boş alanda her gün top oynardık. Misket oynardık 36,tumba,baş,başaltı,mors gibi, sonra çivi oynardık hafif ıslak toprağa saplamaya çalıştırarak. Sonra yılan çizerdik tebeşirle gazoz kapaklarıyla oynardık. Başka mahallelere mahalle maçına giderdik daha halı sahalar icat edilmemişken.
tv'nin tek kanal ve siyah beyaz olduğu zamanlardı. Akşam 19 30 da açılmasını beklerdik heyecanla. Önce istiklal marşı okunurdu sonra çizgi film olurdu. Tarzan, Vikingler, Heidi... Sonra 20:00 de ana haber bülteni tam bir saat sürerdi. Sonra da yabancı film kuşağı...
Cumartesi akşamları 17:00 de açılırdı ve akşam haberlerinden sonra mutlaka yerli bir film olurdu.
pazar günü 11 00 de açılırdı ve kovboy filmiyle başlardı genelde. Sonra 13 00 de değişmeyen pazar konseri.
Kovboy filmlerini izledikten sonra hemen dışarı çıkar tahtadan silah yapar ve oynardık. Rozet bile yapmıştık. Arabalarımız plastiktendi.
Komşumuzun oğlu karikatür dergisi fırt ta çalışıyordu. Karikatür dergileriyle birlikte çizgi roman alışkanlığı da başladı. Şimdiki gibi saçma sapan çizgiler yoktu çok iyi çizilirdi. Fırt, gırgır, çarşaf dergisi vardı, sonra günaydın gazetesinin pazar eki lak lak. Çarşaf dergisiyle ilgili bir hatıramı da paylaşayım, her hafta bütün dergileri okurdum bir hafta çarşaf dergisini kaçırmışım bakkallarda çarşaf varmı diye ararken bakkalın biri burada çarşaf olmaz oğlum tuhafiyeye bakacaksın demişti:)
teksas,tommiks,zagor,kızılmaske,tombraks,vb gibi çizgi romanları tanıdığımda arkadaşlarla okumadığımızı değiştirecek kadar ileri gidip ders kitaplarının arasında bile okumaya başlayıp ailemizi kandırıyorduk.
itiraf etmeliyim ki kitap okuma alışkanlığını o kitaplar kazandırmıştır bana. doğru bir şey olduğunu söylemiyor ve tavsiye etmiyorum ama bendeki etkisi buydu.
plastik elektrik borularından yaptığımız ve 'tu' dediğimiz içine sivrilttiğimiz kağıtla duvarın arkasına saklanıp yoldan geçen kızlara atardık, başka bahçelere gidip gizlice yakalanmadan meyve yemeye çalışırdık. musluktan su içerdik ve her şeyimiz organikti. Yazlık sinemaları uygun bir çatıdan kaçak izlerdik. sinema sahipleri ne yapsa çözüm bulamazdı. Saklambaç,körebe,deve güreşi oynardık.
Her mahallede arkadaşım vardı . Dostluklarda, düşmanlıklarda gerçekti.
İçimdeki çocuk büyümedi hala ve ben o sıcaklığın ve samimiyetin emzirdiği çocuğum.
Yazan: Adem Kılıç
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder
Yazıyla ilgili Yorumlarınızı Paylaşabilirsiniz.